top of page

Temel İhtiyaçlarımız ve Şemalar

Temel İhtiyaçlarımız ve Şemalar

Başta Geştalt Psikoterapi Ekolü ve Şema Terapi Ekolü olmak üzere, pek çok ekol ve psikolojik kuram hepimizin doğuştan gelen ve mutlu ve huzurlu olmak için az çok karşılamamız gereken duygusal ihtiyaçlarımız olduğuna inanır. Bunlar evrenseldir ve hayat boyunca, dereceleri ve karşılama biçimlerimiz farklılık gösterse de devam eder. Biz, dünyaya ilk geldiğimiz andan itibaren bu ihtiyaçları nasıl karşılayacağımızı çözmeye çalışmaktayızdır. Bunları karşılamayı etrafı gözleyerek, hayatı deneyimleyerek ve mizacımıza ve çevreye de bağlı olarak sürekli öğrenmeye çalışırız.

Bir yaştan sonra ise artık bunları nasıl karşılayacağımıza yönelik az çok bir ‘kestirme kurallar bütünü’ oluştururuz. Örneğin, ders çalıştıkça ve sonrasında iş tamamladıkça takdir edildiğimizi öğrenip çalışkan biri haline gelebilir ve sonrasında da sürekli kendimizi bunun için motive etmeye çalışabiliriz. Çünkü hepimizin takdir edilmeye ve yetkin hissetmeye ihtiyacı vardır, ve bunu nasıl karşıladığımızı öğrenmek ileri hayatımızda da bu alışkanlığı devam ettirmemize yol açacaktır.

Bu kadar önemli olan ihtiyaçlarımızı, Şema Terapi Ekolü daha kolay anlaşılması açısından 6 alana ayırmaktadır.

  1. Özerklik İhtiyacı

Bu bizim kendi kendimize yetebildiğimizi ve bazı konularda yetkin olduğumuzu hissetmeye duyduğumuz ihtiyaçtır. Özerklik hissimiz, kendi başımıza kaldığımızda da işleri halledip kendi güvenliğimizi sağlayabildiğimizi (ve maddi manevi diğer ihtiyaçlarımızı yeteri kadar karşılayabildiğimizi) gördükçe gelişir. Bu da kısaca ‘ben bu dünya ile baş edebiliyorum’ diyip diyemediğimizi belirler.

Eğer bizi çok koruyan yahut kararlarımıza fazlasıyla karışan bir çevrede büyüdüysek, özerklik hissimizi geliştirmekte zorlanırız. Kendimizi fazla koruyup kendi kararlarımıza güvenemeyen biri haline gelebiliriz. Büyük kararlar vermekten ve kendi seçimlerimizi yapmaktan da bu sebeple kaçınabiliriz.

Buna bağlı gelişen erken dönem uyumsuz şemalarımız ‘bağımlılık ve dayanıksızlık şemaları’ olarak adlandırılmaktadır. Şemalar, hayatı nasıl algıladığımızı belirleyen ve hayatın ilk döneminde oluşan, kendimize ve çevreye dair temel düşünce kalıplarımızdır.

Bunlar eğer olumsuz ve katı önyargılar haline gelip bizim ihtiyaçlarımızı karşılamamızda önümüze engel oluyorsa, biz onları ‘erken dönem uyumsuz şemalar’ olarak adlandırırız.

Diğer bir deyişle biz, bağımlılık şemasına sahipsek erken dönem yaşantımızda ‘birilerine  yahut bir şeylere bağlı olmadan, hayatla kendi kendimize başa çıkamayacağımızı’ hissetmiş olabiliriz. Şimdi de hayatı hep bağımsız olamayacağımız inancı ile yaşayıp şekillendiririz. Dayanıksızlık şeması da benzer bir biçimde bizim tehlikelere karşı çok kırılgan olduğumuzu düşünmemize sebep olur. Her duruma karşı dayanıksız olduğumuzu varsayarız ve bu şekilde daha temkinli hareket ederiz. Bu da elbette ki hayatımızı zorlaştırır.

   2. Özgüven ve Yetkinlik İhtiyacı

Özgüvene ve yetkin hissetmeye olan ihtiyaç, etraf tarafından değer verilen ve sevilen biri olma ihtiyacımızdır. Hepimiz, bazı işleri iyi yapabiliyor olduğumuzu hissetmeye ihtiyaç duyarız. Eğer ailemizde, okulda yahut farklı bir ortamda sık sık eleştirilip reddedilerek büyüdüysek; özgüvenimizin yeterince gelişmemesi olasıdır. Sonuç olarak kendimizi hep eksik, kusurlu ve başarısız hissedebiliriz. Eğer buna bağlı olarak da ne yaparsak yapalım başarılı ve takdire layık biri olamayacağımızı düşünüyorsak, bu kendimize karşı bir ön yargımız olduğu anlamına gelebilir. Buna sebep olan erken dönem uyumsuz şemaları ise ‘kusurluluk’ ve ‘başarısızlık’ şemalarıdır. Ne yaparsak yapalım kusurlu yahut başarısız kalacağımızı varsayar ve bunun doğru olmaması için bir şekilde başa çıkmaya çabalarız.

   3. Temel Güvenlik İhtiyacı

Temel güvenlik ihtiyacı, kendimize bakım veremediğimiz erken yaşlarımızda, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarımızın az çok öngörülebilir, tutarlı ve güvenilir bir biçimde karşılanacağını hissetmeye duyduğumuz ihtiyaçtır. Burada ihtiyaçlarımızın ‘fazlasıyla giderilmesi’ değil, gerektiği kadarıyla dikkate alınıp istikrarlı, tutarlı ve yeterli bir biçimde gerçekleştirilmeye çalışılıyor olduğunu hissetmemiz ve gereken miktarda karşılanacağına dair güven oluşturmamız önemlidir. Eğer buna dair güvenimiz oluşmazsa, ‘terk edilme, kuşkuculuk ve kötüye kullanılma’ şemalarımızın oluşması muhtemeldir. Ne yaparsak yapalım terk edileceğimize, başkalarının davranışlarının ardında art niyetleri olabileceğine ve onlar tarafından kötüye kullanılabileceğimize dair temel bir inancımız olabilir. Bu da, ileriki hayatımızda insanlara güven duyup ilişkilerimizin içinde rahat davranmamızı elbette zorlaştıracaktır.

   4. Kendimizi Olduğumuz Gibi Ortaya Koyabilme İhtiyacı

Bu, bizim ihtiyaçlarımızı ve olumlu olumsuz hislerimizi açıkça ifade edebilmeye olan ihtiyacımızdır. Hepimiz; aşırı şekilde kısıtlanmadan ihtiyaç ve isteklerimizi, olumlu ve olumsuz duygularımızı ifade etmeye ihtiyaç duyarız. Bunu ifade etmemizin teşvik edildiği, başkalarını kırmadan nasıl yapılacağının gerçekçi bir biçimde öğretildiği, kendimiz olabildiğimiz ve kendimizi ifade edebildiğimiz bir ortama sahipsek bu ihtiyacımız karşılanmaktadır.

Eğer kendimizi başkalarına ifade ederken sürekli baskılamaya ihtiyaç duyuyorsak yahut bunu karşı tarafa makul bir biçimde, bağımızı zedelemeyecek şekilde ifade edemeyeceğimize ve inanıyorsak; bunun altında boyun eğicilik (istek ve ihtiyaçlarımızı uyum sağlamak için göz ardı etmemiz gerektiği inancı) şemamız yatıyor olabilir. Benzer bir biçimde, ‘yüksek standartlar’ şemasına sahipsek her durumda hem kendimiz hem de başkaları tarafından kabul edilebilmek için en iyi olanı, en ahlaklı ve etik olanı yapıp en yüksek performans ve verimliliği sağlamamız gerektiğini düşünürüz. Elbette bunlar da kendimizi çok zorlamamıza, ihtiyaçlarımızı gözardı etmemize ve zamanla tükenmişlik hissine sebep olacaktır. İlişkiler içerisinde ise anlaşılmamış ve yeterince takdir görmemiş hissedebiliriz.

 

 

   5. Başkaları ile Bağımızın Olduğunu Hissetme İhtiyacı

Hepimizin, hem sevildiğimizi ve kabul edildiğimizi hissettiğimiz yakın ilişkilere hem de bir yerlere ait olduğumuzu hissettirecek daha geniş bir sosyal çevreye (iş yahut okul arkadaşları gibi) ihtiyacı vardır. Eğer kimsenin bizi gerçekten tanıyıp anlayabileceğini ve duygularımızla bağ kurabileceğini düşünmüyorsak, bu ‘duygusal yoksunluk’ şemamız olduğuna işaret edebilir. Ne olursa olsun, en yakın ilişkide bile kendimizi yalnız hissederiz. Bu sebeple yakın ilişki kurmaktan kaçınabilir yahut yüzeysel ilişkilerle yetinebiliriz. ‘Sosyal izolasyon’ şeması ise, sanki hiçbir yere ait değilmişiz ve hiçbir amacımız yokmuş, boşlukta tek başımıza savruluyormuşuz gibi hissetmemize sebep olur. Bir amaca yönelik başka insanlarla birlikte çabalıyor olduğumuzu, başka insanların dahil olduğu bir grubun bir parçası olduğumuzu hissetmekte zorlanırız.


   6.Gerçekçi Limitlere Olan İhtiyaç

Çocukken hepimizin, hayatta belirli sınırlılıklar ve kurallar olduğunu hissederek bunları öğrenmeye ihtiyacı vardır. Bu sınırlar, bizlere belirli bir bilinirlik ve güven hissi vermesi ve uyulacak rutinler olduğunu hissederek huzur bulmamız açısından oldukça önemlidir. Ayrıca kendimizin  ve başkalarının da sınırları olduğunu anlayıp ileride kendimize ve başkalarına fazla yüklenmememiz de yine bu şekilde mümkündür. Bunun dışında elbette ki yetişkin olduğumuzda toplumla uyum içerisinde hareket edebilmek ve hedeflerimizi gerçekleştirip ihtiyaçlarımızı karşılamak için de sınırlara uyabildiğimizi hissetmemiz önemlidir.

Sınırlara ve kurallara dair algılarımızın yeni yeni oluşmaya başladığı dönemlerde; çevremizde bu sınır ve kuralların fazla katı olmamasına ve sabit olmamasına; arkasındaki mantığın bizimle paylaşılmasına ancak uymamızın da beklenmesine ihtiyaç duyarız. Uymadığımız yahut uyamadığımız durumlarda ise nasıl uyabileceğimiz noktasında şefkatli ama kararlı bir biçimde yardımcı olunması bizi sonraki hayatımız için hazırlar. Eğer bu ihtiyaçlarımız giderilmediyse, ‘haklılık’ şemasına sahip olabiliriz. Bazı noktalarda kendimizi ve ihtiyaçlarımızı ifade ederken karşı taraf tarafından fazla kendimize odaklanmış algılanabiliriz. Ayrıca, sınırları kestiremediğimiz durumlarda kendimiz hakkında şüpheye düşebilir ve kusurluluk ile başarısızlık şemalarımızın tetiklenmesine ortam hazırlayabiliriz. Uymamız gereken sınırları gerçekten daha katı ve daha yüksek algılayıp, ‘yüksek standartlar’ şemamıza kulak vererek hareket edebiliriz.

 

   7. Kendiliğinden ve Spontane Olabilme İhtiyacı

Hepimizin zaman zaman sevdiğimiz, doğal olarak ilgi duyduğumuz aktiviteleri yaparak huzurlu ve keyifli hissetmeye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacımızı karşılarken kendimizi ‘yüklerden bir süreliğine arınmış, meraklı ve oyuncu bir çocuk’ gibi hissederiz. Yaratıcı ve spontan bir halde sevdiğimiz bir şey ile ilgilenip ondan keyif almamız, biraz da bu hislere bağlıdır. Eğer yaptığımız şeyden keyif alamıyorsak, bu keyifli şeyler yerine faydalı şeyler yapmamızı bize öğütleyen, hatalarımız sonucunda bir cezayı hak ettiğimizi söyleyen ve hata yapmamak için çok çabalamamız gerektiğini bize dikte eden ‘cezalandırılık’ şemamızdan kaynaklı olabilir. Ayrıca ‘yüksek standartlar’ şemamız da kendimizden ve keyif verecek aktivitelerden en iyisini beklememiz sebebiyle keyif almamızın önüne geçiyor olabilir.

Şema Terapi Ekolü, kişilere bu temel ihtiyaçlarını karşılayabilme noktasında yardımcı olmayı hedefleyen bir ekoldür. Bunu yaparken hem Geştalt Psikoterapi Ekolü ve Psikanaliz gibi kuramlardan, hem de Bilişsel Davranışçı Terapi tekniklerinden yardım alır. Bu konuda pek çok kendine yardım kitabı (örneğin Psikonet Yayınları’na ait ‘Hayatı Yeniden Keşfedin’ gibi) da bulunmaktadır. Ayrıca, bu yazıyı hazırlarken faydalanılan temel kaynaklardan biri olan MindMastery kanalına ait video gibi pek çok video da yine ‘temel ihtiyaçlar’ konusunu işlemektedir.

 

Kaynakça:

Hayatı Yeniden Keşfedin, Psikonet Yayınları, 21. Baskı

Şema Terapi: Ayırıcı Özellikler; Psikonet Yayınları, 22. Baskı

MindMastery kanalında yayınlanan ‘Gestalt Psychology, Basic Needs and Schemas’ videosu, link: httpts://www.youtube.com/watch?v=ALCoOS1dITY

bottom of page